Berlin Müzeler Rehberi

Berlin sanat ve kaosun, eski mimariyle modern bir metropolisin buluşma noktası. Öyle bir şehir ki aynı anda hem aşık olup hem de nefret edebiliyorsunuz, biraz İstanbul’u andırıyor aurası ve muhtemelen gittiğim en canlı Avrupa şehirlerinden birisi.

Berlin’de gezmekten en keyif aldığım altı müzeden bahsedeceğim bu yazının büyük bir çoğunluğu Museum Island denilen bölgeye odaklanacak, yine de bazı müzelerin diğerlerinden bir tık daha uzakta olduğunu ve Berlin’in asla küçük bir şehir olmadığını vurgulamakta fayda var.

Ayrıca müzeleri gezmenin en uygun fiyatlı yolu için Berlin Museum Pass’a göz atmayı da unutmayın !!

Neues Museum

Yazıma Nefertiti’nin meşhur büstüne ev sahipliği yapan Neues Museum ile başlamak istiyorum. Kocaman bir arkeoloji müzesi burası, İstanbul Arkeoloji’den bile güzel ki orası çok uzun seneler favori arkeoloji müzem olarak kazınmıştı aklıma. Antik Mısır galerisi devasa ve her şeyi çok güzel, ayrıca müze o kadar kapsamlı ki Homo Neanderthals balmumu modelinden tutun Nefertiti’nin büstüne ve Antik Roma heykellerine kadar arkeolojiye dair ilginizi çeken her şeyden biraz bulabilirsiniz. Burada verim alarak gezebilmek icin ortalama iki saat harcamalısınız.

Deutsche Kinemathek - Museum für Film & Fernsehen

Eğer gittiğim şehirlerde sinema müzesi bulunuyorsa gezip görmeden o şehirden ayrılamam. Bu benim gezilerimin başlıca kurallarından biridir, Almanya’daki sinema müzesi de daha önce gittiklerimin hepsi gibi bu kuralı koyduğum için kendime teşekkür etmemi sağladı diyebilirim. Şu ana kadar gittiğim en büyük sinema müzesiydi. Film kesitleri, fotoğraflar, kameralar, sahne dekorasyonları, kostümler, minyatür setler… Sinema denilince bir insanin aklına gelebilecek her şeye kucak açmış bir müzeydi. Bir buçuk- iki saatin rahatlıkla yeteceği, sizi bambaşka evrenlere ışınlayacak bir müze.

Jüdisches Museum

Berlin’e gelip Yahudi müzesini görmeden gitmek çok büyük bir hata olur ki zaten burası, birçok kişinin şehre gelişinin esas nedeni. Müze kendisine pozitif bir tema seçmiş ve genel olarak dine odaklanacak şekilde dizayn edilmiş. Yahudi alfabesi, ünlü Yahudi ressamlar ve sanat eserleri…

Tabii bu demek değil ki hiç soykırıma değinmemiş, benim müzede en sevdiğim kısım Memory Void adı verilen bölümdü, soykırımın kurbanlarına hitaben yapılmış bir sanat eseri, yerde çelikten suratlar var, üzerlerinde yürümeniz gerekiyor ve birbirlerine çarparken çıkarttıkları ses bütün odayı dolduruyor. Ücretsiz olan bu müzeyi düzgünce gezebilmek için iki saat yeterli olacaktır.

Alte Nationalgalerie

Sadece dış görünüşü bile buraya aşık olmaya fazlasıyla yeter, Alte Nationalgalerie bir sanat müzesi ve içeride ‘Abbey among Oak Tree’ ve ‘Monk by the Sea’ gibi ünlü resimleri bulabilirsiniz.

Ben bu müze sayesinde ‘Adolph Menzel’ ve eserleriyle tanistim, o kadar güzeller ki… Bence bir yerlere gidip yeni sanat eserleriyle tanışmak kadar mükemmel bir his yok şu dünyada. Biz gittiğimizde içeride bir de Gustav Klimt sergisi vardı, Pallas Athena ve Judith gibi bir sürü eserini görebilme sansımız oldu. Burası da iki saatinizi hak eden bir müze.

Memorial to the Murdered Jews of Europe

Burası aslında bir müzeden ziyade anıt olarak geçmekte, üst katı betonlarla kaplanmış- altı ise müze. Girişi ücretsiz.

Gerçekten etkileyici ve biraz da grafik bir müze, küçük çocukların girmemesi gerektiği konusunda uyarıyor görevliler. İçeride Yahudilerin yakınlarına yazdıkları mektuplar, korkuları, anıları, fotoğrafları ve yaşanılanların detaylı anlatımları bulunuyor, müze büyük olmasa da yazan her şeyi okumak bir saatten uzun sürüyor.

Bode Museum

Dışı ayrı, içi ayrı estetik, içeride kendinizi prenses gibi hissettiğiniz bir diğer sanat galerisi de Bode Museum. Benim en çok ilgimi çeken, geçen sene derste işlediğimiz ve üstüne epey bir tartıştığımız Ghent Altarpiece: Adoration of the Lamb oldu (muhtelemen Ghent’ten geçici bir süreliğine getirilmiş). Size eğlenceli ama gereksiz bir bilgi vereyim bu sanat eseriyle ilgili: dünyanın en çok çalınan ve en çok gezen eseri olarak geçiyormuş kendisi, eğer tablonun hikayesi ilginizi çekerse şuraya tıklayarak bulduğum, konuyu özetleyen yazıyı okuyabilirsiniz.

Müzeye geri dönecek olursak, bence öyle didik didik gezilmesi gereken bir yer değil, sadece bir saat ayırarak gelişigüzel bir turla müzeyi gezebilirsiniz.

EKSTRA:

Pergamon Museum

Bizim Berlin’e gelişimizin esas sebebi olmasına karşın Pergamon Müzesi’ni öneri listesine eklemememin nedeni, 23 Ekim 2023’de kapanacak olması ve maalesef 14 sene boyunca kapalı kalacak. Eğer Avrupa’da yaşıyorsanız ya da vizeniz varsa, kapanmadan hemen görmelisiniz!!

Previous
Previous

Cadılar Bayramı Meraklılarına Amsterdam Tavsiyeleri

Next
Next

Floransa Müzeler Rehberi